hani düşüncelerimize kurulan yerler vardır ya sanki hayatımız orayı bulmaya adanmıştır.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Susmak, çaresizlikten mi
Yoksa susmak mı sadece
Sessizliğin sebebi bilinmez mi
Zamanı kaybetmek mi;
Zamanda kaybolmak mı beklemek
Sessiz sakin bir gürültü mü yoksa susmak
Korkaklık mı;
Emin olmak mı o anın geleceğinden
Avazın çıktığı kadar susmak ne
Aşk mı susmak; saplantı mı
Sükunet umut mu;
Kabullenmek mi gelmeyeni
*ŞSY

8 Ocak 2012 Pazar

Nerden nereye... günler geçiyor, anlar geçiyor,hatta bazen içimiz geçiyor. yine de bir şeyler kalıyor; bazen hüzün oluyor adı, bazen acı; şanslıysak biraz aşk oluyor adı, dost oluyor, beraber ağlayıp beraber gülebilmek oluyor, seviliyorsan sevebiliyorsan, bir çocuğu gülümsetebiliyorsan mesela bir an, anlamlı oluyor. öyle bir şeyler işte.. hüzün hakkında ne kadar az yazmak istiyorsan; sevgi, dost, aşk olunca adı satırlar da uzayıp gdiyor. anlamak mühim değil, anlamaya çabalamak çok şeyleri değiştiriyor, belki de biraz çaba gerçek kılıyor

18 Aralık 2011 Pazar

Küçük Bir Kız Var İçimde

Küçük bir kız var içimde
İnanır hala gökkuşağının ardındaki altın küpüne
Hala çikolatada saklıdır onun mutluluğu
Ve hala delicesine canını yakar oyuncağının kırılması
Bir salıncak savuruverir tüm dertlerini uzaklara
Güneşin doğuşuyla her gün yeni bir oyuna adım atar
Akşam olunca dağılır oyun arkadaşları
O yorgun, evinin yolunu tutar
Ve bilir ki güneş batar her gün, tek bir sebepten:
Çünkü ancak o zaman yanındadır tüm sevdikleri
Ay her şeyin farkında, yeniden doğar her gece birlikteliklere
Küçük bir kız var içimde
Annesiyle ay ışığında yaptığı balkon sohbetlerini özler hep
Babasının kurduğu salıncaklar aklının bir köşesindedir
Ablasının sürprizleri, abisinin sevgisi hafızasının en canlı öğeleridir
Kardeşiyle her seferinde mini savaşlara dönen oyunlarını özler
Ne var ki şimdi ne salıncaklar vardır hayatında ne de oyuncaklar
Güneş yine doğar her gün ama yeni oyunlar değildir onu karşılayan
Bir telaşla geçen günleri yorar bedenini
Yıldızlar her gece aya eşlik etse de onun için
O ay ışığından habersiz yumar gözlerini
Artık ne sevdikleri bir aradadır çünkü, ne de başucunda hayalleri vardır
Belki de tek gerçeği fotoğraflara özlemle bakan gözleridir
*ŞSY (Ocak2009)

14 Aralık 2011 Çarşamba

Günaydın:) Bugün 14 Aralık. Bir çokları için herhangi bir gün ama benim için bambaşka! Bugün çocukluk arkadaşımın, dert ortağımın, mutluluğuma mutluluk katan insanın doğum günü. Yıllar önce başladı dostluğumuz, neler yaşamadık ki... Uzun sahil yürüyüşlerimizde neler konuşmadık... Onu çok seviyorum. İyi ki doğmuş, iyi ki hayatımda. Mutlu ol Seramonikam:)

13 Aralık 2011 Salı

Hissedenlere…
Kulak verdiğiniz oldu mu ağustos böceklerine ya da uyuyan minik bir bedenin nefes alıp verişlerini duyabildiniz mi gerçekten? En önemlisi kalbinizin sesini ne derece dinlediniz? O, ‘’ben güm güm atıyorum’’ derken ne kadar yaşadınız bugünü, ben yaşamak istiyorum derken içinizdeki nasıl gem vurdunuz duygularınıza?
Sorular çoğalırken zihninizde bir cevabı olan herkese sırtınızı döndünüz. Yardımı esirgediniz kendinizden, belki acizlik dediniz buna, belki de çaresizlik… İkisi de aynı kapıya çıktı sonunda ve siz gün geldi son defa yumdunuz gözlerinizi, bir daha hiç açamayacak olmanın verdiği endişeyle… Halbuki bakıp görmeyen, duyup dinlemeyen, dokunup hissetmeyen siz kim bilir neler katabilirdiniz bu hayata…
Ne var ki sürekli ertelediniz yaşamı, mutlu olmamak için hep bir bahaneniz oldu ve hiç tutamadınız dilinizi ve hep susturdunuz haykırmanız gereken her cümleyi, çekinmediniz ve öfkeniz bir yumruk gibi indi her seferinde aslında sadece yüreğinize… Her darbe sertleştirdi sizi, güçlendiğinizi zannederken daha bir kırılgan oldunuz fark etmeden…Yazık ki hissedemediniz ne rüzgarı, ne yağmuru… Elinizdeki çamuru sadece dünyayı daha çok kirletmek için kullandınız, çünkü onu özüne döndürebilecek ne bir yaratıcılık vardı sizde ne de o yürek vardı içinizde…
Bir savaş meydanında ayakta kalan tek er gibi hissediyorum kendimi yine de inancımı yitirmeden haykırıyorum eğer aranızda yaşayanlar varsa uzatsın elini, açsın gözünü ve devam etsin yoluna. Hala varsa hissedebilenler korkmasınlar hiçbir şeyden ve inadına mutluluk desinler tüm bu nefes alan ölülere rağmen… *ŞSY

‘’İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.’’ Goethe

12 Aralık 2011 Pazartesi

Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sından;

‎"Yaşamak... Tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak... Herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak..."

Küçük Prens'ten;

“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim.''
*Antoine de Saint-Exupéry